İslam dininde dini kimliğin kurumsal bir kayıt veya belge ile ibrazına gerek yoktur. Bununla birlikte Almanya’da yaşayan Müslümanların bir “cemaat
kütüğü” kapsamında kayıt altına alınmalarının faydalı olacağına inanıyoruz.
Burada söz konusu olan “Müslüman Cemaat Kütüğü” İslam dinine aidiyeti belgelemek amacıyla tutulur ve buraya Müslüman olanlar kaydedilir; buna mukabil mevcut kayıtların sildirilmesi İslam’dan çıkma
anlamına gelmemektedir. İslam dinini kabul veya İslam’dan çıkmak kişi ile yaratıcı arasında geçen özel bir eylemdir.
Almanya’da dini cemaatler olarak teşkilatlanan Müslümanlar, henüz kamu tüzel kişiliğini elde edememiştir. Bunun neticesi olarak camiler, bir dizi imtiyaza sahip olan kilise ve havralar statüsünde bir
mabet olarak değerlendirilmemektedir. Benzer nedenle, “din adamı” veya “ruhani” statüsü ile papaz ve hahamlara tanınan konum, yetki ve imkânlar da aynı ölçüde camilerde hizmet veren Müslüman din
adamlarına tanınmamaktadır.
Resmi okullarda çocuklarımıza Federal Anayasa’nın 7. maddesi 3. fıkrasında belirtilen nitelikte bir İslam din dersi de yaygın olarak ve beklenilen şekilde verilememektedir. Keza Almanya’da tesis
edilecek İslam ilahiyat kürsüleri, hukuki düzenlemelere göre büyük ölçüde Müslüman dini cemaatlerin katkı ve sorumluluğu altında kurulmalıdır. Oysa şimdilerde gerek İslam din dersleri gerekse İslam
ilahiyatlarının
kurulması konusunda ara çözüler önerilmekte ve izlenmektedir.
Zikredilen bu örneklerde de görüldüğü gibi, kamu tüzel kişiliği alamayan Müslüman Cemaatler bugün itibarıyla Hıristiyan dini cemaat ve kiliselerinin temsil ve girişim imkanlarına sahip değildir.